Want to make creations as awesome as this one?

Transcript

DİLİMİZİN ZENGİNLİKLERİ PROJESİ
Sınıf ÖğretmeniAlaattin PORTAKAL

KAĞITHANE ATATÜRK İLKOKULU3-B SINIFI ÖĞRENCİ HİKAYELERİ

Bu kitap 2023-2024 eğitim öğretim yılı içinde '' Dilimizin Zenginlikleri Projesi'' kapsamında öğrencilerimin yazmış olduğu öykülerden oluşturulmuştur. Öğrencilerimi yapmış oldukları çalışmalardan dolayı kutluyorum.

ÖNSÖZ Sevgili Okuyucular, Kağıthane Atatürk İlkokulunda sınıf öğretmeni olarak her gün öğrencilerimle birlikte büyüleyici bir maceraya adım atıyoruz. Bu macerada 24 parlak zihin, hayal güçlerini kağıda dökerken ben de onların yanında oluyorum. Birlikte geçirdiğimiz zamanın meyvesi olarak, bu hikâye kitabını sizlere sunmanın gururunu yaşıyorum. Her bir sayfasında öğrencilerimin yaratıcılığı ve masalsı dünyalarıyla dolu olan bu kitap, umarım sizleri de benim gibi büyüler. Çocukların saf duyguları ve masum bakış açıları, bize aslında ne kadar da önemli ve değerli şeylerin olduğunu hatırlatıyor. Bu kitabı okurken, çocukluğun o eşsiz masalsı dünyasına bir kez daha adım atacak, belki de kendi çocukluğunuzun hatıralarında kaybolacaksınız. İşte bu yüzden, bu kitabı sizlere sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Alaattin PORTAKAL (Sınıf Öğretmeni)

Osman Efe SÖNDÜR ZENGİN ADAM

ZENGİN ADAM Şehrin zengin bir iş adamı olan Osman Efe Bey, iş gezisi sırasında fakir bir mahalleden geçiyordu. Arabasının şoförüne durmasını söyledi ve arabasından inerek mahallenin sokaklarında dolaşmaya başladı. Yaşanan yoksulluk, onu çok üzmüştü. Osman Efe Bey, mahalledeki fakir insanlara yardım etmeye karar verdi. Ancak sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, onların hayatlarına dokunmak da istiyordu. Bu nedenle, bir yardım kampanyası düzenlemeye ve mahallede bir eğitim programı başlatmayı düşündü.

Mahallede bir de eğitim merkezi kurarak çocuklar için ücretsiz dersler ve yetişkinler için mesleki eğitim programları düzenledi. Burada yaşayanların bilgi düzeyini artırmak ve geleceklerini şekillendirmelerine yardımcı olmak istiyordu.

Öncelikle, mahalle sakinleriyle tanıştı ve ihtiyaçlarını dinledi ve aklından geçirdiklerini uygulamaya başladı. İhtiyaç sahiplerinin; kalacakları evleri, üstlerine giymeleri için kıyafetleri ve karınlarını doyurmaları için yiyecekleri temin etti. Bu durum mahalleliye temel konfor sağlamıştı. Ancak yardımı burada bitmiyordu.

Ayrıca mahallede bir topluluk bahçesi oluşturarak, insanlara tarım becerilerini öğretti ve kendi sebzelerini yetiştirmelerini sağladı. Sadece beslenmelerini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda topluluk ruhunu güçlendirdi.

Çocuklar, okul eğitimi alarak topluma daha faydalı insanlar olacaklardı

Sonuç olarak, Osman Efe Bey'in bu özverili çabaları sadece malzeme yardımlarla sınırlı kalmamıştı. Aynı zamanda bir topluluğun yeniden doğuşunu simgelemişti.

Bu adımlar, mahallede pozitif bir dönüşüm başlattı. İnsanlar, birbirleriyle daha güçlü bağlar kurmaya başladılar ve umut dolu bir gelecek için çabaladılar. Osman Efe Bey ise, yaptığı yardımların kalıcı etkiler yaratmasından dolayı büyük bir memnuniyet duymuştu.

Eymen Emir DAŞGIN DENİZ'İN BİLGİSAYARI

Öğretmeni, Deniz'in gözlerinin bozulduğunu fark etmişti, Annesini arayarak, Deniz'in tahtayı görmekte zorlandığını ve bir göz doktoruna götürmelerinin iyi olacağını söyledi. Annesi de , endişelerinin doğru olduğunu anlamıştı ve Deniz'e, hastaneden bir göz randevusu aldı.

DENİZ’İN BİLGİSAYARI Deniz, bilgisayarıyla aşırı zaman geçiren bir çocuktu. Annesi ve babası, göz sağlığının bozulmasından ve derslerinin olumsuz yönde etkilenmesinden endişe ediyorlardı. Okul dönüşünde yemeğini yemek ve derslerini yapmak yerine hemen bilgisayarının başına geçiyordu. Bu alışkanlık, sağlıksız beslenmesine de yol açıyordu.

Birlikte doktora gittiler. Doktor, Deniz'i muayene etti ve duvarda asılı bulunan levhadaki harfleri okumasını istedi. Deniz, yazıları okuyamamıştı. Doktor, Deniz’e artık sürekli gözlük kullanması gerektiğini söylemişti. Deniz ve annesi, eve dönerken bir gözlükçüye uğrayarak gözlük aldılar. Annesi, Deniz'e bilgisayar başında aşırı vakit geçirmenin bu duruma neden olduğunu anlattı. Deniz, gözleri bozulduğu için üzülse de bu durumu bir türlü kabullenmek istemiyordu.

Arkadaşlarının, onunla alay etmesinden korktuğu için de yeni gözlüklerini okulda takmak istemiyordu. Yarı yıl tatili geldiğinde, karnesini almak için okula gitmişti. Notlarının çok düşük olduğunu görünce, karnesini annesine ve babasına göstermek istememişti. Gözleri bozulmuş, karne notları düşmüş ve çevresindeki arkadaşları da azalmıştı. Sürekli bir şeye odaklanmanın hayatını nasıl etkilediğini şimdi daha iyi anlamıştı.

Annesi ve babası, Deniz'in pişmanlığını fark etmişlerdi. Deniz, hatasını geç de olsa anlamıştı ve bundan sonra her şeyi dengeli bir şekilde yapmaya özen göstermeye karar vermişti. Yaptıklarından dolayı annesi ve babasından özür dilemişti. Artık bilgisayarını, ödevlerine destek olması için kullanıyordu. Derslerine odaklanarak karnesindeki düşük notlarını da yükseltmişti.

10
11

Elvin BERBER MELİKE’NİN MACERALARI

MELİKE’NİN MACERALARI Melike ve ailesi, güzel bir sahil kasabasında oturuyorlardı. Ailesiyle birlikte yaşadığı eski ev, dedesinden kalmıştı. Annesi ev hanımı, babası ise çarşıda esnaflık yapıyordu. Ayrıca dedesinin küçük bir balıkçı teknesi de vardı. Melike'nin en büyük tutkusu kitap okumaktı. Kütüphaneye gittiğinde "Küçük Deniz Kızı" adlı bir kitap buldu. Kitabı okudukça denizlerin, çöplerle dolu olduğunu ve bu kirlilikten dolayı balıkların öldüğünü öğrendi. Bu durum Melike gibi okuduğu kitaptaki Deniz Kızı'nı da üzüyordu. Melike, hemen arkadaşlarını topladı.

12

Birlikte denizlerin temizlenmesi için neler yapabileceklerini konuştular. Sonunda, denizdeki çöpleri toplamaya karar verdiler. Kitap, Melike üzerinde derin bir etki bırakmıştı. Sabah kahvaltısında ailesine de arkadaşları ile konuştuklarını anlattı. Dedesi de, mahalleli olarak ellerini taşın altına koymaları gerektiğini söyledi. Melike, hemen bir öneride bulundu, Sahil kenarına "Temiz İnsan-Temiz Çevre" gibi mesajlar içeren büyük afişler asalım, dedi Annesi çöp kovaları yerleştirmeyi, babası ise denize açılarak temizlik yapmayı teklif etti.

13

Kahvaltıdan sonra, mahallede yaşayanlara da düşüncelerini anlattılar. Bu fikir, herkesin hoşuna gitmişti. Dedesi, babası ve Melike, büyük bir deniz altı robotuyla deniz temizliğine başladılar. Renkli balıklar, denizanaları, yunuslar ve deniz kaplumbağalarıyla dolu denizi temizlediler. Babası, Melike'ye büyük bir iş başarmalarına öncülük yaptığı için teşekkür etti.

14

Melike'nin çabaları sayesinde, mahalledeki herkes daha özenli ve temiz bir şekilde yaşamaya başladı. Denizlerin Prensesi olarak anılmaya başlayan Melike, çevreyi temiz tutmanın önemini herkese bir kez daha hatırlatmıştı. Sahil kasabası, bu çabalar sonucunda tertemiz bir yer haline gelmişti.

15
16

YAĞIZ EGE AKBULUT MAVİ'NİN KEDİSİ

MAVİ'NİN KEDİSİ Mavi, ailesiyle birlikte göl kenarına balık tutmaya gitmişti. Yolda yürürken karşılarına beyaz ve gri tüyleri olan yaralı bir kedi çıkmıştı. Kedinin yaralanmış olması, Mavi'yi çok etkilemişti. Sevimli kediyi evlerine götürmek istiyordu. Ailesinden izin aldıktan sonra kedinin yanına yaklaştı ve kucağına aldı. Minik kediyi tedavi ettirmek için veterinere götürdü. Veteriner, yaralı kediyi tedavi ederken Mavi’ye kedisinin ismini sordu. Mavi, "Şeker" adını verdiğini söyleyince herkesi çok güldürdü.

17

Veteriner, Mavi'yi bu anlayışlı davranışından dolayı kutlayarak, hayvanlara iyi davranmanın önemini anlattı, Ayrıca sokaktaki hayvanlar için mama ve su koyması gerektiğini de belirtti.

18

Mavi ve ailesi, sevimli kediyi yanlarına alarak evlerine döndü. Mavi, bir biberon yardımıyla hemen kedisini besledi. Sonrasında ise onunla yatıncaya kadar oyunlar oynadı.

19

Mavi, bu yaşadıklarından sonra hayvanlara karşı duyarlı davranmanın ve onlara yardım etmenin insanları mutlu edeceğini daha iyi anlamıştı. Çevresinde ihtiyaç duyan bütün hayvanlara yardım etmeye çalışıyordu. Ayrıca okulunda da bir kulüp kurarak, arkadaşlarının da canlıları korumanın önemini daha iyi kavramalarına yardımcı oluyordu.

20
21

Yavuz Selim TAŞKIRAN PONÇİK'İN RENKLENEN HAYATI

PONÇİK'İN RENKLENEN HAYATI Selam, ben Ponçik! Bu isim bana,Yavuz tarafından verildi. Bir eylül sabahı, dut ağacının gölgesinin altında bulundum. Annemi kaybetmiştim. O an hem çok korkmuş hem de aç kalmıştım. Kocaman gözleriyle bana bakan Yavuz'u fark ettim. Hemen yanıma geldi ve beni kucakladı. Sıcacık elleri ile beni ısıttı

22

Yavuz ve annesi, beni tedavi ettirmek için hayvan koruma barınağındaki veterinere götürdü. Doktor abla, gözlerimde bir hastalık olduğunu söyledi. Muayenem tamamladıktan sonra kimsesiz kalmış hayvanlarında bulunduğu bir odaya götürüldüm. Annemi çok merak ediyordum. Bir yaramaz karga bizi ayırmıştı. Yavuz beni bulmasaydı belki de uzaklara götürülecektim. Burada olmaktan çok da mutlu değildim.

23

Yavuz da yanımdan ayrılmıştı. Hayvan koruma barınağında, evsiz kalmış birçok kedi vardı. İçimden bir ses: -Yavuz, seni unutmayacak! diyordu. Umudumu kaybetmeden beklemeye başladım.Yanımda başka kediler olmasına rağmen kendimi yalnız hissediyordum. İki gün sonra Yavuz ile annesi, beni almaya geldiler. Doktor bile, bu duruma çok şaşırmıştı. Çünkü insanlar genellikle kedilerini bırakıp gidiyorlarmış.

24

Yeni evime geldiğimde, sıcacık bir yuva buldum. Yavuz, beni biberonla besliyordu. Şimdi 2 yaşındayım. Kocaman, sağlıklı ve mutlu bir kedi oldum. Evimi ve ailemi çok seviyorum. Belki biraz yaramaz olabilirim ama onlar da beni çok seviyorlar. Yavuz ile ailesine, beni terk etmedikleri ve evlerinde bana sıcacık davrandıkları için çok teşekkür ediyorum.

25
26

Emre Efe KITAL CANA GELECEĞİNE MALA GELSİN

CANA GELECEĞİNE MALA GELSİN Efe, dedesinin İzmir’deki evinde yaz tatilini ailesi ile geçiriyordu. Efe, sadece güzel anılar biriktirmekle kalmıyor aynı zamanda da beklenmedik bir olayın oluşmasına da sebep oluyordu. Efe, Ayşem adlı kuzeniyle eğlenceli vakitler geçiriyordu. Bir gün arkadaşlarıyla sokakta oynuyorlardı. Şaka olsun diye fırlattığı bir taşın, dedesinin arabasının camına isabet etmesiyle durum farklı bir hale dönüşmüştü.

27

Arabanın camının kırılmasıyla birlikte çok korkmuştu ve koşarak annesinin yanına gitmişti. Ayşem de, Efe’yi bu zor gününde yalnız bırakmak istemediği için peşinden gelmişti. Efe, yaşanan kazayı telaş içinde anlatmaya başlamıştı.

28

Ertesi gün olmuştu. Dedesi ile birlikte tamirciye gittiler ve arabanın kırık camını tamir ettirdiler. Efe, dedesine daha dikkatli olacağına dair söz verdi.

Annesi ve Ayşem, bu konuyu dedesiyle konuşması gerektiğini söylediler. Efe, cesaretini toplayarak dedesine durumu açıkladı. Dedesi, torununun dürüstlüğünü takdir edip, "Cana geleceğine mala gelsin." diyerek torununu sakinleştirdi.

29

Bu olay sadece bir kaza değil, aynı zamanda aile bağının ve sorumluluk almanın önemli bir örneğiydi. Efe, bu yaşananlardan dolayı öğrenme ve büyüme sürecine yeni deneyimler eklemiş oldu.

30
31

Muhammed Umut ŞEMŞEK UMUT’UN YAZ TATİLİ

UMUT’UN YAZ TATİLİ Umut ve ailesi, yaz tatillerini değerlendirmek üzere köylerine doğru yola koyuldular. Uzun süren bir yolculuktan sonra köylerine ulaştılar. Dedesi ve babaannesi, onları sevinçle karşıladılar. Sohbet edip, özlemlerini giderdikten sonra yaz tatilinde kalacakları eve yerleştiler. Ertesi sabahı sabırsızlıkla bekleyen Umut, köyde geçireceği vakitleri hayal ederek uykuya dalmıştı.

32

Sabah olmuştu. Umut ve ailesi kahvaltılarını yaptıktan sonra yaylaya çıkmışlardı. Doğanın keyfini çıkarıyorlardı. Umut, neşe içinde oyun oynuyordu. Babası, yemek için yakınlarda bulunan bir restorana gideceklerini söyledi. Arabalarına binerek restorana gelmişlerdi. İçeride bulunan boş masalardan bir tanesine ailesi ile birlikte oturdular. Verdikleri siparişler geldikten sonra yemeklerini yemeye başladılar. Umut ve ailesi yemeklerini yerken, iki adamın yan masaya oturduğunu fark ettiler.

33

Umut'un babası, bu kaba tavırlara sinirlenmiş olsa da sabrını korumaya çalışıyordu. Adamın kaba davranışları devam ediyordu. Garson çocuk ise, bu durum karşısında çok üzgün görünüyordu.

Yan masada oturan adamlardan birinin kaba davranışları, diğer masadaki insanları rahatsız etmeye başlamıştı. Adam, siparişleri almaya gelen çocuğa yüksek sesle emirler veriyordu ve hakaretlerde bulunuyordu.

34

Umut'un babası, durumu sakin bir şekilde çözmeye karar vermişti. Masadan kalktı ve adamların yanına gitti. Çevredeki insanların bu ortamdan rahatsız olduğunu, sakin ve güzel bir dille ifade etti. Bu konuşmadan sonra hatasını anlayan adam, ilk önce garson çocuktan sonra da herkesten özür diledi.

35

İş yerinin sahibi ve çocuk, Umut'un babasına teşekkür ettikten sonra Umut'un ailesine kahve ikramında bulundular. Umut ve ailesi kahvelerini içtikten sonra arabalarına binerek evlerine döndüler. Umut, bu olaydan sonra insanlara kaba davranmanın iyi bir davranış olmadığını ve olayları çözüme kavuştururken sakin kalmanın önemini daha iyi anlamış oldu.

36
37

Ebrar Hüma BAYRAM ORMANDAKİ YAVRU KEDİ

ORMANDAKİ YAVRU KEDİ Ailemle birlikte, ormana piknik yapmaya gitmiştik. Kardeşimle birlikte oyunlar oynarken, duyduğumuz miyavlama sesleri bizi meraklandırmıştı.

38

Kardeşim, kedinin kokusundan rahatsız olmuştu ve kediyi oracıkta bırakıp gitmemiz gerektiğini söyledi. Fakat ben kararlıydım. Kediyi kucağıma aldım ve kardeşimle birlikte ailemizin bulunduğu yere gittik.

Sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladık. Küçük bir yavru kedi gördük. Küçük kedi, hem aç hem de perişan haldeydi. Aynı zamanda minik kedi, hiçte hoş kokmuyordu. Fakat kedinin içindeki çaresizliği gördüğümde, ona yardım etmek istedim.

39

Eve dönme vakti geldiğinde kardeşim, kedinin evimize gelmesine karşı çıktı. Kedilerden korktuğunu ve alerjisi olduğunu belirtti. Ben de, kedinin yardıma muhtaç olduğunu ve onu ormanda bırakamayacağımızı söyledim. Annem ve babam da, kardeşimle aynı fikirdeydi. Fakat yavru kediyi de tek başına ormanda bırakmak istemiyorduk.

Annem ve babam da, bu duruma duyarsız kalmadılar. Kedinin karnını doyurduk, su içirdik ve onunla oyunlar oynadık. Yavru kedi, çok mutlu görünüyordu. Ona, "Pamuk" adını verdik.

40

Onu barınağa götürdük ve görevlilere teslim ettik. Birkaç gün sonra da Pamuk'u ziyaret etmiştik

41

Hemen bizi tanımıştı ve sevinçle koşarak yanımıza gelmişti. Pamuk ile oyunlar oynayarak, keyifli zaman geçirdik. Yanımızda getirdiğimiz mama ile karnını doyurduk. Pamuk, ormandan ayrılarak yeni bir hayata başlangıç yapmıştı. Ben de, Pamuk’u tanıdıktan sonra ihtiyacı olanlara yardım eli uzatmanın önemini daha iyi anlamıştım.

42
43

İkranur AKBUDAK LULU’NUN YENİ ARKADAŞI

LULU’NUN YENİ ARKADAŞI Merhaba, ben Melisa. 9 yaşındayım. Annem ile babamın veteriner olarak çalıştıkları hayvanat bahçesinde ailemle birlikte yaşıyorum. Bahçemizdeki hayvanlarla ilgileniyor, sağlık durumlarına bakıyor ve ziyaretçilere rehberlik ediyorum. Özellikle yaz aylarında, farklı ülkelerden gelen ziyaretçilerle hayvanat bahçesi dolup taşıyordu.

44

Hayvanat bahçemizde, Lulu adında çok sevimli bir Çin aslanımız var. Lulu, diğer köpeklerden farklıydı. Büyüklüğü ve kabarık tüyleriyle herkesin ilgisini çekiyordu. Bu durum, Lulu'nun sıkılmasına neden olmuştu. Onunla konuşmaya karar verdim. Babamdan izin istedikten sonra Lulu'nun mamasını vermek için onun yaşadığı yere gittim. Ancak Lulu'yu görememiş ve telaşa kapılmıştım. Neyse ki mırıltısını duyduğumda, Lulu'nun kulübenin içinde olduğunu anlamıştım.

45

Lulu'ya sarılarak: -Kaçtığını düşündüm ve endişelendim, dedim. Lulu mamasını yerken neden böyle davrandığını sormam üzerine,:- Çok mutsuzum çünkü diğer arkadaşlarımı benim yüzümden kimse ziyaret etmiyor. Buradan gitmek istiyorum. Kendimi suçlu hissediyorum, dedi.

46

Bu açıklama beni çok üzmüştü. Onu suçlamadığımı belirttim ve bir teklif sundum: - Ziyaretçilerin yoğun olduğu saatlerde seninle ormanda yürüyüş yapmaya ne dersin? diye sordum. Bu fikir çok hoşuna gitmişti. Annem ve babama da bu öneriyi söylemiştim ve onlarda kabul etmişti. Böylece her gün Lulu ile ormanda yürüyüş yapmaya başlamıştık.

47

Bir gün, yürüyüş sırasında yaralı bir köpek bulduk. Lulu ile birlikte küçük köpeğin yanına gittik. Yavru köpeği kucağıma alarak hayvanat bahçemize götürdüm. Annem, köpeğin tedavisini hemen yapmıştı. Lulu da, bu süreçte yavru köpeği hiç yalnız bırakmamıştı. Sevimli köpek iyileştikten sonra Lulu ile arkadaş olmuşlardı. Yavru köpeğin adını da Lola koyduk. Lola’da bizimle birlikte yaşamaya başlamıştı.

48

Bu yaşananlardan sonra tanıştığım herkese şunları anlatmaya çalıştım. Canlıların özel veya cins olmalarına gerek yok. Hayvanlar birer canlı ve hepsi çok değerli. Onlara sahip çıkarak, korumaya çalışmalıyız.

49
50

Zeynep ÜNAL ÇALIŞKAN ÖĞRENCİ

ÇALIŞKAN ÖĞRENCİ Bir kasaba okulunda, yaramaz ve haylaz öğrencilerin bulunduğu bir sınıf varmış. Hasan, babasının işleri sebebiyle bu okula kayıt olmak zorunda kalmış.

51

Sınıf arkadaşları, okula başladığı ilk günlerde Hasan'ın da kendileri gibi davranmasını istemişlerdi. Ancak Hasan'ın çalışkanlığı ve öğretmenlerle olan ilişkisi, sınıfta olumlu bir değişimin başlamasına neden olmuştu. Hasan'ın disiplin ve başarıya odaklanması, sınıfındaki diğer öğrencilerin de dikkatini çekmişti.

52

Hasan, sınıfı toplayarak duygusal bir konuşma yaptı. Arkadaşlarına, ailelerinin onlar için ne kadar çaba harcadığını ve bu davranışları ailelerinin hak etmeğini anlattı. Sınıf arkadaşları, Hasan'ın sözlerinden çok etkilenmişti. Sınıftaki öğrenciler, birlikte çalışma ve başarıya odaklanma kararı almışlardı. Hasan'ın liderliğinde, sınıfın atmosferi olumlu bir şekilde değişmeye başlamıştı. Bu değişim, öğretmenlerin de dikkatini çekmişti. Düzenlenen bilgi yarışmasında çevre kasaba okulları arasında da birinci olmuşlardı.

53

Çalışmanın, ödevlerin yapılmasının ve derslere odaklanmanın her zaman başarı getireceğini sınıftaki herkes anlamıştı. Yeni bir anlayış ve motivasyon kazanmışlardı. Yılın öğrencisi seçilen Hasan, sınıfındaki değişimin sembolü ve herkes için ilham kaynağı olmuştu.

54
55

Melis Ada ERDAL KÜÇÜK ASTRONOT

KÜÇÜK ASTRONOT Sekiz yaşındaki Can'ın odası uzay ve gezegen posterleriyle dolup taşıyordu. Can, büyüyünce astronot olmayı hayal ediyordu. Her gün astronot kostümüyle uzay yolculuğu oyunları oynuyordu. Gece olduğunda yıldızları ve ayı izleyerek, uzayda olduğunu hayal edip uykuya dalıyordu.

56

Can, bir gece rüyasında Mars'a gittiğini gördü. Kızıl gezegende astronot kıyafetiyle dolaşırken, başka bir uzay gemisinin içindeki okul arkadaşlarıyla karşılaştı. Mars'ı birlikte keşfetmeye başladılar. Bir göktaşı buldular. Gök taşını kaldırmak istediklerinde çok ağır olduğunu fark ettiler.

57

İndiklerinde, gözlerine inanamadılar. Etrafı dolaşırken, Satürn'ün göz kamaştırıcı halkalarını keşfettiler ve halkaların arasında kovalamaca oynamaya başladılar. Can ve arkadaşlarıyla birlikte çok eğlenirken aynı zamanda da yeni şeyler öğreniyor olmanın tadını çıkarıyorlardı. Gezmiş olduğu yerleri Dünya’ya dönünce anlatmak için sabırsızlanıyorlardı. Yaşadıkları macera dolu gezi inanılmazdı.

Uzay gemilerine binerek, Satürn'e gitme planları yapmaya başladılar. Satürn'ün halkalarını görmek istiyorlardı. Yola koyuldular. İndiklerinde, gözlerine inanamadılar. Etrafı dolaşırken, Satürn'ün göz kamaştırıcı halkalarını keşfettiler ve halkaların arasında kovalamaca oynamaya başladılar.

58

Can, bir anda uykusundan uyandı ve annesine muhteşem bir rüya gördüğünü anlattı. Annesi, "Eğer inanır ve çok çalışırsan, bu hayalin bir gün gerçek olacak. Başarıya giden yol inanmakla başlar." dedi.

59
60

Aişe Su ÇUKURYURT GAZETEDEKİ ÇOCUK

GAZETEDEKİ ÇOCUK Mete, okuldan eve dönerken, ağacın tepesinde yardıma muhtaç bir kedi görmüştü. O an şaşkına dönmüş ve panikle ne yapacağını düşünürken, yandaki evin bahçesinde duran uzun merdiveni fark etmişti. Hemen merdiveni alıp ağaca uzatmış. Mete merdiven ile ağaca tırmanırken, çevredekiler etrafına toplanmaya başlamıştı. Karşı kaldırımın üzerinde duran bir adam, kedinin kurtarılma anını kamera ile çekmeye başlamıştı. Mete, bu durumu umursamamış ve kediyi ağaçtan indirerek güvenli bir yere bırakmıştı. Herkes, Mete’yi alkışlayarak tebrik etmişti.

61

Mete evine gelmiş ve uyku vakti gelince yaşadıklarını düşünürken uykuya dalmıştı. Sabah uyandığında babası Ali Bey'i, evin salonunda gazete okurken görmüştü. Babası, gazetede oğlunun kahramanlığına dair haberi hemen oğluna göstermişti. Mete, yaşadığı olayları babasına anlatmıştı.

62

Mete, okula geldiğinde arkadaşları etrafına toplanmışlardı. Onun yaptıklarını gazete haberinden öğrenmişler ve güzel sözler söyleyerek davranışından ötürü takdir ettiklerini söylemişlerdi. Öğretmeni de, Mete’nin yaptığı kahramanlığın bütün çocuklara örnek olması gerektiğini söyleyince Mete bir kez daha çok mutlu olmuştu.

63

Okuldan eve döndüğünde, babası ona bir sürpriz yapmıştı. Mete'nin kurtardığı kediye sahip çıkarak tüm aşılarını yaptırmış ve küçük yavru kediyi evlerine getirmişti. Babasının sürprizine çok sevinmişti. Bu yaşananlardan sonra bir canlıya yardım etmenin ne kadar önemli olduğunu çevresindekilere hatırlatmış olmanın verdiği mutluluk ile yavru kedisiyle yaşamaya başlamıştı.

64
65

YEKTA YAĞIZ SEVENER DENİZKIZI ELİF

DENİZKIZI ELİF Güzel bir cumartesi sabahı, Elif kahvaltısını bitirdikten sonra deniz canlılarının renkli dünyasını keşfetmeye karar vermişti. Belgeseldeki balıkların gizemli yaşamlarını izlerken, kendi hayal dünyasında bir balığa dönüşmüştü. Okyanusun derinliklerinde maceralara atılmaya başladığını düşlerken, yatağında uykuya dalmıştı. Uykusunda masmavi suların içine yüzüyor ve rengarenk balıklar görüyordu.

66

Balıklar baloncuklarla konuşuyorlar ve eğlenceli oyunlar oynuyorlardı. Elif, onların oyunlarına dahil olmak istiyordu. Balıkların yanına giderek oyunlarına katılmak için izin istedi. Ancak Elif ve balıklar arasında bir sorun vardı. Aynı oyunları bilmiyorlardı. Bir araya gelip, konuştuktan sonra saklambaç oyununu oynamaya karar verdiler. Aralarında oyunun kurallarını belirlediler. Herkesin kurallara uyduğu bu oyun çok eğlenceli oluyordu.

67

Okyanusun derin sularında saklanacak pek çok yer buldukları için saatlerce süren bu oyunla birlikte zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Elif hem oyun oynayarak eğleniyor hem de su altındaki canlıların yaşamlarını yakından tanıyordu. Bu deneyimi yaşamak onu çok mutlu etmişti.

68

Derinden gelen bir ses Elif'i uyandırmıştı. Annesinin seslenişi ile gerçek dünyaya dönmüştü. Yaşadığı hayalin ne kadar keyifli olduğunu düşünmüş ve bundan sonra da böyle güzel hayaller kurmaya devam etmesi gerektiğine karar vermişti. Denizkızı Elif'in eğlenceli macerası, onun hayal gücünü keşfetmesine yardımcı olmuştu.

69
70

MEHMET EMRE KARAHASAN EMRE'NİN KUPASI

EMRE'NİN KUPASI Emre, yaz tatilinde anneannesinin evinin bulunduğu şehre gitmişti. Evlerinin sokağında oturan Kamil ve Poyraz adlı çocukları tanıyordu. Onlarında gittiği yaz okulu kursuna, annesinden izin alarak katılmıştı.

71

Emre, arkadaşları ile gün içinde derslerini yaparken, teneffüslerde de futbol oynamaya başlamıştı. Futbol oynamayı ilk kez deniyordu ve bu durum onu oldukça heyecanlandırmıştı. Günler geçtikçe okul bahçesinde yapılan antrenmanlar ve halı sahada geçirilen çalışma saatleri ile futbol oynamayı öğrenmeye başlamıştı. Öğretmenleri, yaz tatili kursu sırasında bir futbol turnuvası düzenleyeceğini açıklamıştı. Emre, haberi duyunca büyük bir sevinç yaşamıştı ve arkadaşları ile birlikte hazırlıklara başlamıştı. Çocukların tamamı hem derslerine çalışıyor hem de antrenmanlara katılıyordu.

72

Ancak turnuvanın başlayacağı günden önce yaptıkları son antrenmanda Emre ile Hasan arasında yaşanan bir kavga sahadaki atmosferi germişti. Emre, Hasan'a kaleye gelen topu tutamaması nedeniyle bağırmıştı. Bu durum Hasan'ı çok üzmüştü. Diğer takım arkadaşları da, Emre'ye tepki göstermişlerdi. Birkaç dakika geçtikten sonra Emre hatasını anlamıştı ve Hasan'dan özür dilemişti. Bu olayın ardından Emre ile Hasan çok iyi arkadaş olmuşlardı.

73

Takım olarak sıkı bir şekilde çalışarak turnuvaya hazırlanmışlardı. Maç günü geldiğinde Emre savunmada görev yaparken, Hasan ise kaleyi koruyordu. Hasan, mükemmel bir performans göstererek hiç gol yememişti. Emre de takımın savunmasını çok iyi yapmıştı. Takım olarak üstün bir oyun sergileyerek maçı 10-0 kazanmışlardı. Hatta golün bir tanesini de Emre atmıştı. Öğretmenleri, başarılarından dolayı onları tebrik ederek oyunculara dondurma ısmarlamıştı.

74

Turnuvanın kapanış törenine katılmışlardı. Sunucu, kazan takımı sahneye davet etmişti. Emre ve takım arkadaşları kupayı havaya kaldırdılar. Emre, bu unutulmaz yaz tatilinde arkadaşlığın değerini kavramış ve bir daha asla kavga etmeme kararı almıştı. Çünkü takım olarak başarılı olmak için dostluk bağlarının kuvvetli olması ve herkesin bir diğeri için mücadele etmesi gerekiyordu.. Yaşadığı deneyim, onun hayatında önemli bir dönemeç noktası olmuştu.

75
76

YAZAN: KEREM ÖRS GİZEMLİ KALE

GİZEMLİ KALE Haziran ayının sıcak günlerinde, ailemle birlikte yeni bir eve taşınıyorduk. Ev, beklediğimden çok daha fazlasıydı. Görkemli bir kaleye benziyordu. Taşınma heyecanı içinde eski ama büyüleyici bu yapının gizemini çözmeye kararlıydım. Annem ve babam, böyle bir yere taşınacağımızdan bana söz etmemişti. Doğrusu benim için büyük bir sürpriz olmuştu.

77

Eve alışmaya çalışırken, tuhaf olaylar da yaşanmaya başlamıştı. Yağmur damlacıklarının çatıya çarptığında çıkardığı ses, gök gürültüsü ve evin içindeki garip olaylar atmosferi daha da ilginç hâle getiriyordu. Bir gün odamda bulduğum küçük bir notun üzerinde "HER ŞEY BİR SİMÜLASYON" yazıyordu. Bu durum yaşadığımız tuhaflıkları anlamamız için sadece bir başlangıçtı.

78

Biraz rahatlamak için yemeğimi bitirdikten sonra evin bahçesine çıktım. Bahçemizde bulunan toprağa elledim, hayvanları sevdim ve ağaçlara dokundum. Hepsini hissediyordum. Başımı yukarı kaldırıp, gökyüzüne doğru baktığımda ise bir de ne göreyim! Gökyüzü bir cam fanus ile kaplıydı. Cam fanus, havanın kaç derece ısıya sahip olduğunu bile gösteren, sanal bir bilgisayar ekranı gibiydi. Camın üstünde ise siyah bir zemin vardı. Şaşkınlıktan kalakalmıştım. “Nasıl yani! Biz şimdi bir cam kapsülün içinde miyiz?” sorusunu kendime sordum.

79

Durumu ailemle paylaştım ama onlar bu tuhaf iddiaya inanmakta tereddüt etmişlerdi. Fakat beni kırmakta istemiyorlardı. Anlattıklarımı ispat etmem için benimle birlikte evin içinde keşfe çıkmaya karar verdiler. Evi dolaşırken, eski bir sandık bulduk. Sandığın İçindeki tablette, "KAPSÜL KAMERALARI" yazıyordu. Bu durum bizlerin bir uzay kapsülünde olduğunu gösteriyordu. Şaşkınlık içinde gerçeği kabullenmeye başladık.

80

Babam, tablet ekranının üstünde bulunan düğmeye bastı ve ekranda dört adet kamera görüntüsü belirdi. Her kamera farklı yeri gösteriyordu. İkinci kamerada kapsülün sonunu görmüştük. Bizi daha da çok şaşırtan şeyi fark ettik. Bulunduğumuz kapsül, Dünya’dan uzaklaşmıştı. Anlaşılan uzaydaydık.

81

Annem, uzay kapsülünün içinde bir robot bulduğunu söyledi. Robotun düğmesine bastığımızda, robot açıldı. Robotun ismi Rik’ti. Rik, bu gizemli durumu çözmemize yardım etti. Bir uzay portalının varlığını öğrendik ve Rik'in rehberliğinde portalı geçip evimize döndük. Her şey normale dönmüş görünse de, kapsüle nasıl girdiğimiz sorusu hâla benim için bir muammaydı.

82

Bu gizemli olayların ardından hayatımda belki de hiç cevaplanamayacak sorulara rağmen, kendimi evimde güvende hissediyordum. Benim için bu görkemli kale, sadece duvarları arasında saklı kalmış sırları değil aynı zamanda farklı bir boyutta yaşanmış bir deneyimi temsil ediyordu.

83
84

İBRAHİM ÇALIŞKAN DAYANIŞMANIN GÜCÜ

DAYANIŞMANIN GÜCÜ İbrahim ve Meryem adında birbirini çok seven iki kardeş, bir tablet almak için kumbaralarına para biriktirmeye karar vermişlerdi. Harçlıklarından artırdıkları paraları kumbaralarına atıyorlardı. İbrahim televizyonu açtığında büyük bir deprem olduğunu öğrenmişti.. Babasının doğduğu şehirde olmak üzere birçok ilde deprem meydana gelmişti. Bu durum karşısında babaları zaman kaybetmeden doğup büyüdüğü kente gitmişti.

85

İbrahim’in babası, evlerin ve işyerlerinin yıkıldığı bu felaketin ardından evsiz kalan insanlara elinden gelen maddi ve manevi yardımı yapmıştı. Babaları bir süre sonra evlerine dönmüştü. İbrahim, sosyal yardımlaşma derneklerinde gönüllü olarak çalışmak ve depremzedelere yardım etmek istediğini babasına söylemişti. Babası, oğlunun bu isteği karşısında çok duygulandığını belirterek İbrahim’e sarıldı ve tebrik etti.

86

İbrahim, dernekte gönüllü olarak çalışmaya başlamıştı. Yardım derneği, faaliyetleri aralıksız sürdürüyordu. İbrahim, babasıyla birlikte gıda kolilerini taşıyarak, kamyonlara yüklüyordu ve yardım malzemelerinin depremzedelere hızlı bir şekilde ulaşması için çaba sarf ediyordu.

87

İbrahim, dernekte gönüllü olarak çalışmaya başlamıştı. Yardım derneği, faaliyetleri aralıksız sürdürüyordu. İbrahim, babasıyla birlikte gıda kolilerini taşıyarak, kamyonlara yüklüyordu ve yardım malzemelerinin depremzedelere hızlı bir şekilde ulaşması için çaba sarf ediyordu.

87

Yardımlaşma ve dayanışma ruhu, İbrahim'in duygusal bir deneyim yaşamasına ve içsel gücünü bulmasına neden olmuştu. Günlerce süren yardım çalışmaları sonrası eve döndüklerinde, İbrahim'in aklına bir fikir gelmişti. Düşüncesini önce kardeşine söyledi. Biriktirdikleri paralar ile tablet almak yerine, depremzedelere bağış yapmaya karar vermişlerdi. İki kardeşin bu isteği aile içinde de sevinçle karşılanmıştı.

88

İki kardeş, zor zamanlarda birbirlerine ve topluma yardım etmenin ne kadar önemli olduğunu yaşadıkları olaylar ile daha iyi anlamışlardı. Azda olsa yapabildikleri yardımın verdiği huzurla, uykuya dalmışlardı.

89
90

YAZAN : İPEK CEREN TOR DONDURMACI KIZ

DONDURMACI KIZ Küçük bir kasabada, karton kutularla ve minik tezgâhı ile satış yapan bir dondurmacı kız yaşıyormuş. Kendisine ait bir iş yeri olmamasına rağmen müşterileri onun dondurmalarını çok beğeniyorlarmış. Bir gün, küçük kızın tezgâhının önüne lüks bir araba yanaşmış ve önüne kırmızı bir halı serilmiş. İçinden bir kız çocuğu ve babası inmiş. Küçük kız, "Baba, dondurma alır mısın?" demiş. Babası, "Buradaki dondurmalar karton kutuda satılıyor, sana daha güzel bir dükkândan dondurma alalım." demiş. Küçük kız ve babası oradan ayrılarak başka bir dondurmacıya gitmişler. Bu durum dondurmacı kızı üzmüş.

91

Dondurmacı kızın yanına yaşlı bir teyze gelmiş ve "Senin ileride çok güzel bir dondurmacı dükkânın olacak. Dondurmaların çok lezzetli ve doğal. Üzülmene gerek yok." demiş. Zamanla müşterisinin de dediği gibi dondurmacı kızın kocaman ve güzel bir iş yeri olmuş. Dondurmacı kızın, müşterileri artmış ve onun dükkânı herkes tarafından tanınan ünlü bir yer olmuş.

92

Zaman su gibi akıp geçerken dondurmacı kız, dükkânın önünde dondurmaları hayranlıkla seyreden küçük kız ve babasını fark etmiş. Yıllar önce dondurmalarını beğenmeyen bu ailenin, çok kötü bir durumda olduğunu anlamıştı. Dondurmacı kız, "Siz çok zengindiniz efendim, ne oldu size?" diye kibarca sormuş. Üzgün durumda ki adam, başlarından geçenleri anlatmış. Dondurmacı kız çok üzülmüş ve onlara bir iş teklif etmiş: - Benim yanımda çalışacak elemana ihtiyacım var. Benimle çalışmak ister misiniz? diye sormuş. Bu teklifi, sevinçli ama utangaç bir şekilde kabul etmişler.

93

Dondurmacı kız, küçük kıza ve babasına iş teklif ederek onlara yardım eli uzatmıştı. Birlikte çalışarak sıkıntıları aşmışlar ve mutlu bir yaşam sürmüşlerdi. Yardımseverliğin, önyargılardan arınmanın, insanlara ikinci bir şans tanımanın ne kadar önemli olduğunu ve hoşgörülü bir bakış açısı ile daha güzel bir dünya kurmanın mümkün olduğunu dondurmacı kız bizlere yaşadıklarıyla vurgulamıştı.

94
95

ESMA SEHER EKİCİ PERİLER ADASI

PERİLER ADASI Denizlerle çevrili küçük bir adada üç pericik yaşıyormuş. İsimleri Nehir, Damla ve Irmak'mış. İlkbahar mevsiminde, yağmur çok yağdığı için piknik yapma hayallerini bir türlü gerçekleştiremiyorlarmış. Bir sabah uyandıklarında yağmurun dindiğini ve güneşin açtığını görmüşler. Hemen yiyeceklerini hazırlayarak, piknik yapmak için ormanın derinliklerine doğru yola koyulmuşlar. Kendilerine uygun bir yer bularak, piknik örtülerini serdikten sonra kahvaltılarını yapmaya başlamışlar. O sırada, yakınlarında bir kaplan belirmiş.

96

Korkuyla kaçan pericikler hemen oradan uzaklaşarak, evlerine dönmüşler. Kaplan da onları takip ederek evin önüne kadar gelmiş. Kaplanın, peşlerini bırakmaması onları şaşırtmış ve evlerinin içerisinde otururlarken seslendiğini duymuşlar: - Lütfen, benden kaçmayın. Yardımınıza ihtiyacım var, diye söylemiş. Durumu daha iyi anlamak için kaplan ile konuşmaya karar vermişler. Yavrularını aradığını ama hiç kimsenin ona yardım etmek istemediğini öğrenmişler.

97

Kaplanın gözlerinden süzülen yaşları gören periler, içlerindeki korkuya rağmen kaplanı dinlemeye başlamışlar. Kaplan, üç yavrusunun olduğunu ve yavrularını kaybettiğini, onları aramaktan vazgeçmediğini anlatmış. Nehir, "En son neredeydin?" diye sormuş. Kaplan, "Bir ıhlamur ağacının gölgesinde yavrularımla birlikte dinleniyorduk. Çok yorulduğum için uykuya dalmışım ve uyandığımda yavrularım yoktu." demiş.

98

Periler, kaplanın üzüntüsü anlayınca yardım etmeye karar vermişler. Nehir, "Bir plan yapalım ve ona göre hareket edelim." demiş. Arkadaşlarına, herkesin adanın farklı yönüne giderek yavruları aramaları gerektiğini söylemiş. Her biri planı uygulayarak, ormanın içinde yavruları dikkatlice aramaya başlamışlar.

99

Damla, Nehir ve Irmak, yavruları ormanın farklı yerlerinde bularak evlerinin bahçesinde bulunan kulübeye getirmişler. Anne kaplan, kaybolan yavrularını görünce çok sevinmiş. İnsanları veya varlıkları dış görünüşleriyle değil, iç güzellikleriyle değerlendirilmesi gerektiğini ve yardımlaşmanın gücünü daha iyi anlayan üç arkadaş bu deneyimden büyük bir bilgelikle ayrılmışlar.

100
101

ALİ İMRAN KURKUTÇU BAHÇEDEKİ DOSTLUK

BAHÇEDEKİ DOSTLUK Ali, Musap ve Yusuf adlı aynı mahallede yaşayan üç arkadaş, şehirde yaşamalarına rağmen Alilerin evlerinin önünde bulunan bahçede bir şeyler yetiştirmeye karar vermişler. Yaz mevsimi gelmiş, okullar tatil olmuştu. Üç arkadaş, hayallerini gerçekleştirmek için sabırsızlanıyorlardı.

102

Ali, bu düşüncelerini babasına da söylemişti. Babası çok sevinmişti ve onlara tohum alabileceğini belirtmişti. Ali’nin babasının getirdiği tohumları alan üç arkadaş, bahçeyi kazarak ekim işlemine başlamışlardı. Her gün düzenli bir şekilde sulama yaparak, heyecanla işlerini yapıyorlardı.

103

Bahçeyi kontrol ederek, yoruluncaya kadar çalışmaları ne kadar hevesli olduklarını gösteriyordu. Bir sabah kalktıklarında, gördükleri manzara karşısında sevinçten havalara uçtular. Ektikleri tohumlar artık büyümeye başlamıştı. Bu durum onları daha da mutlu etmişti.

104

Bir süre daha, büyüyen sebze ve meyvelerin olgunlaşmasını beklediler. Sonunda bahçedeki ürünler olgunlaşmıştı ve toplama zamanı gelmişti. Üç arkadaş, emeklerinin karşılığını almanın mutluluğuyla sebze ve meyveleri toplamaya başladılar. Topladıkları ürünleri sattılar ve kazandıkları parayla tekrar tohum alarak diktiler. Bu döngü, mevsimler boyunca devam etti.

105

Hayallerine ulaşmak için bir araya gelerek, birbirine destek olmak ve verdiği emeğin karşılığını almanın mutluluğu onlar için her şeyden daha değerliydi.

106
107

EYMEN AŞIKOĞLU DOĞUM GÜNÜ

DOĞUM GÜNÜ Sabahın erken saatlerinde, içimde büyük bir heyecanla uyanarak yataktan fırladım. Bugün benim için yılın en özel günüydü. Doğum günüm! Gözlerim uykulu görünürken bile, yüzümde bir gülümseme vardı. Kahvaltımı yaptıktan sonra hazırlanarak okuluma gittim.

108

Sınıfıma sevinçle girdim. Öğretmenim ve arkadaşlarım, beni alkışlarla karşıladılar. Doğum günümü unutmamışlardı.

109

Okuldan eve doğru dönerken, içimde tarif edemeyeceğim bir heyecan vardı. Ailemin bir sürpriz hazırlayacağını düşünüyordum ama sürprizin ne olduğunu bir türlü tahmin edemiyordum. Evin kapıyı açar açmaz, beni dev bir paket ile karşıladılar. İçimdeki heyecan zirveye ulaşmıştı. Uzun zamandır hayalini kurduğum bilgisayar karşımda duruyordu. Gözlerim parlıyor, kalbim sevinçle çarpıyordu.

110

Babamla birlikte bilgisayarı kurmaya başladık. Bu bilgisayar ile derslerimi daha verimli yapacaktım. Ayrıca eğlenceli vakit geçirebileceğim yeni bir arkadaşım da olacaktı. Klavyenin tuşlarına dokunurken, yeni başlangıçlara adım atarmış gibiydim. En güzel doğum günüm, ailemin bu özel sürprizi sayesinde gerçeğe dönüşmüştü.

111
112

MAHDİYAR ABOUTALEBİ KEREM’İN BİSİKLETİ

KEREM’İN BİSİKLETİ Kerem, cuma günü okuldan yorgun bir şekilde dönmüştü. Ertesi gün hafta sonu tatili olması sebebiyle heyecan içindeydi. Yeni aldığı bisikletiyle dışarı çıkmak istiyordu. Bisikletinin gün ışığında renk değiştirme özelliğini de görmek istiyordu. Ancak bir sorun vardı. Kerem bisiklet sürmeyi bilmiyordu. Anne ve babasıyla birlikte parka giderek bisiklet sürmeyi öğrenmesi gerekiyordu.

113

Ailesi ile birlikte parka geldi ve bisikletine binmek için hazırlıklarını yaptı Fakat bisikleti sürmeye çalıştığında zorluklarla karşılaştı. İlk denemelerinde düşüp kalkarken, yanına yaklaşan çocuklar dalga geçmeye başladılar. Ancak bu durumla başa çıkmaya kararlıydı. Anne ve babası sabırla ona destek verdiler ve doğru teknikleri göstererek yardımcı oldular.

114

Pes etmediği için bir süre sonra bisikleti sürmeyi başardı. İlk başlarda dengesiz bir şekilde ilerlese de, zamanla daha da ustalaştı. Parktaki çocukların onu şaşkınlıkla izlediği anlar, Kerem'in başarısını simgeliyordu. Ayrıca bisikletin renk değiştirerek yol alması diğer çocukların dikkatini fazlasıyla çekiyordu. Kerem pedalları çeviriyor ve özgürlüğün tadını çıkarıyordu.

115

Bu deneyim, Kerem'e sadece bisiklet sürmeyi öğretmekle kalmamıştı. Aynı zamanda kararlılık ve özgüven kazandırmıştı. Önüne çıkan zorlukları aşarak kendi yeteneklerine inanan Kerem, hayatta karşısına çıkabilecek diğer zorluklara da aynı azimle yaklaşmayı öğrenmişti.

116
117

Ömer Asaf ÖZTOPRAK YENİ MOTOSİKLETİM

YENİ MOTORUM Bir sabah, evimizin kapısının çalan zil sesini duyunca uyandım. Annem ile birlikte heyecanla kapıyı açtık. Babamın gülümseyen yüzünü gördüğümüzde çok şaşırmıştık. Babam salona geçti ve koltuğa oturdu. Hemen yanına giderek neden gülümsediğini sordum. Babam, "Sana bir hediyem var. Birlikte evin önündeki bahçeye gidelim." dedi. Bu haberi duyduğumda çok heyecanlanmıştım.

118

Dışarıya çıktığımızda, mavi renkli bir motosiklet ile karşılaştım. Çocuklarında kullanabileceği bu son model motosiklet ile gezmek için sabırsızlanıyordum. Ancak, babamın bir şartı vardı. Kask ve koruyucu ekipman olmadan motor sürülmeyecekti. Birlikte motosiklet kıyafetleri almak için bir mağazaya gittik. Gerekli ekipmanları aldık. Eve döndüğümüzde, heyecanla motosikletimi kullanmaya başlamak için hazırlandım. Motosikletimi, evin yakınlarında bulunan trafiğe kapalı bir alanda kullanacaktım.

119
120

Birlikte motosiklet kıyafetleri almak için bir mağazaya gittik. Gerekli ekipmanları aldık. Eve döndüğümüzde, heyecanla motosikletimi kullanmaya başlamak için hazırlandım. Motosikletimi, evin yakınlarında bulunan trafiğe kapalı bir alanda kullanacaktım. Fakat, motor bir türlü çalışmıyordu. Bu durum beni çok üzmüştü. Babam, hemen bir çözüm bulmaya çalıştı. Bir süre düşündükten sonra telefon ile bir tamirciyi aradı.

121

Tamirci, hızlı bir şekilde evimize gelerek motosikleti inceledi ve uzun çabalarının ardından, motosikletin çalışma sırlarını bize gösterdi. Nihayet motosiklet çalışmıştı. Kaskımı, dizliklerimi, dirsekliklerimi ve eldivenlerimi takarak özgürlüğün tadını çıkarmaya başladım. Yaşadığım bu heyecan dolu deneyim, benim için unutulmaz bir hediye olmuştu.

Her ne kadar başlangıçta motorum çalışmasa da, babamın kararlılığı ve tamirci amcanın yardımıyla sorunları çözmek mümkün olmuştu. Artık şunu daha iyi anlamıştım, Hayatta karşıma çıkan zorlukları aşmak için sabır ve çözüm odaklı düşünme becerimi geliştirmem gerekiyordu.

122
123

ELİF ZÜMRA ŞİŞMAN LUNAPARK

124

LUNAPARK Bir akşam üzeriydi. Annem, beni yarın lunapark'a götüreceğini söyledi. Çok heyecanlanmıştım çünkü daha önce hiç gitmemiştim. Neler yapacağımı hayal ederken uyuya kalmıştım. Sabah olduğunda hemen elimi yüzümü yıkadım ve kahvaltımı yaptıktan sonra üstüme en çok sevdiğim pembe renkli elbisemi giydim. Yola çıkarken suyumu da yanıma almayı unutmamıştım.

125

Lunapark'a geldiğimizde annemin bir başka sürprizi daha vardı. En çok sevdiğim arkadaşımı ve annesini de çağırmıştı. Onları gördüğümde bir kez daha çok mutlu oldum. Arkadaşımla birlikte hemen koşarak içeri girdik. Lunaparkta trambolin, top havuzu, çarpışan arabalar, dönme dolap, gondol, atlı karınca gibi bir çok eğlence aracı vardı. Tüm gün hepsine binerek doyasıya vakit geçirdim. Geç vakit olmuştu ve eve gitme vaktimiz gelmişti. Biz de yorulmuştuk. Eve gelince yemeğimi yedikten sonra yatağıma yattım. Gün boyu yaptıklarımı düşünürken uyuya kaldım.

126

Lunapark gezisi, beklenmedik sürprizlerle dolu bir gün geçirmeme sebep oldu. Arkadaşlarımla eğlenceli anlar yaşarken, annemin sürpriziyle mutluluğum katlandı. Hayatın bize sürprizlerle dolu olduğunu ve bu sürprizlere hazırlıklı olmanın önemini anladım. Her anı dolu dolu yaşayarak, anın tadını çıkarmak ve sevdiklerimizle birlikte olmanın değerini kavradım.

127

AHMET BAYRAM EPGÜZEL BALLI ELMA

128

BALLI ELMA Kerem ve İbrahim adında iki kafadar arkadaş, ormana piknik yapmaya gitmişler. Ormanın içinde dolaşırken bir bal kovanı görmüşler. Ağacın dallarına tırmanarak balı yanlarında bulunan bir kavanoza doldurarak gizlice Keremlerin evine götürmüşler. O gün evde de kimsecikler yokmuş. Mutfağa giderek dolaptan aldıkları elmaların üzerine balı sürmüşler. Ballı elma, çocukların çok hoşuna gitmiş. Karınlarını bir güzel doyurduktan sonra parka gitmeye karar vermişler.

129

Parka geldiklerinde arkadaşlarının futbol oynadığını görünce onlara katılmışlar. Kerem ve İbrahim, yedikleri ballı elmanın verdiği enerjiyle futbol oynarken adeta uçuyorlarmış. Topa vururken neşeyle gülüşen bu iki kafadar, diğer arkadaşlarına da enerjilerini ve neşelerini bulaştırıyorlarmış. O gün parkta geçirdikleri keyifli zamanın ardından eve döndüklerinde, Kerem'in annesi onları karşılamış ve ballı elmaları gördüğünü söylemiş.

130

Kerem'in annesi, balın doğal bir enerji kaynağı olduğunu ve vücuda birçok faydası olduğunu çocuklara anlatmış. Balın içerdiği vitaminlerin ve minerallerin sağlık için ne kadar önemli olduğunu vurgulamış. Kerem ve İbrahim, annenin anlattığı bilgilerle balın sağlığa olan faydalarını daha iyi anlamışlar. Bundan sonra, doğal ve sağlıklı beslenmenin ne kadar önemli olduğunu kavramışlar. Her fırsatta doğadan gelen besinleri tercih ederek sağlıklarını koruyacaklarına karar vermişler.

Saygıdeğer Okul Topluluğu ve Değerli Okul Ailesi, Bu kitap, okulumuz öğrencilerinin yaratıcılıklarını ve hayal güçlerini bir araya getirerek ortaya koydukları eşsiz hikayeleri içermektedir. Her bir sayfa, öğrencilerimizin özgün düşüncelerini, duygularını ve hayallerini yansıtmaktadır. Bu kitap, onların birbirinden farklı dünyalarını keşfetmelerine ve kendi benzersiz seslerini bulmalarına olanak tanıyan bir yolculuktur. Eğitim, sadece ders kitaplarında bulunan bilgilerden ibaret değildir; aynı zamanda öğrencilerimizin yaratıcılıklarını geliştirmeleri, düşünme becerilerini güçlendirmeleri ve hayal güçlerini genişletmeleriyle de ilgilidir. Bu kitap, bu önemli değerleri vurgulamak adına bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Öğrencilerimizin bu kitaptaki başarılarına tanıklık etmek, onların gelecekteki başarılarını da canlı bir şekilde hayal etmemize olanak tanıyor. Umuyorum ki bu hikayeler, geleceğimizin liderlerinin ne kadar parlak ve yaratıcı olabileceğini göstermektedir. Tüm öğrencilere ve öğretmenimiz Alaattin Portakal'a teşekkür eder, bu kitabın okurları için keyifli ve ilham verici bir okuma deneyimi olmasını dilerim. Saygılarımla, Kenan AÇIKGÖZ (Kağıthane Atatürk İlkokulu Müdürü)